Monolog Röportajlarım
Röportaj,monolog röportaj,şiir hakkında röportaj,hayat hakkında,şiir hakkında yazılar röportajlar.
Bu Blogda Ara
2 Mart 2021 Salı
Şiirlerim Ve Ben: Yaşama Hayat Neşe Katan İnsani Aktivitelerimiz ...
Şiirlerim Ve Ben: Yaşama Hayat Neşe Katan İnsani Aktivitelerimiz ...: Yaşama Hayat Neşe Katan İnsani Aktivitelerimiz Yaşama hayat neşe katan insani aktivitelerimiz, ihtiyaç duyduğumuz yaşantımıza re...
12 Nisan 2018 Perşembe
Şiir Gözlüm (Can Yücel Eşliğinde)
Zor hatırlarım şimdi
yılı 1975-77 ortaokul yılları. Herkesin o yıllarda hoşlandığı sevdiği bir kız
muhakkak vardır. Ben ki roman hikâye şiirleri o yıllar sular seller gibi okuyorum,
o sevdiğim kızın ismini de şiir gözlüm koymuştum. Gerçi o yıllarda hemen
sevdiğini söylemek kolay değildi, lakin samimi gülüşlerle yakınlaşma etrafında
gezinme ile ilgimizi ancak belli ediyorduk. Can Yücel üstadın yazdığı bir şiirin
ismi gibi aşk çocuğuyduk değil de delikanlısıydık.
Pencerelerin
kenarından
Sarkmış tül perdeleri
Pembe Evin
Uçup uçup yüz sürüyorlar
Karsı tepedeki manastırın selvilerine
Rüzgârla eğilip doğruldukça
Sardunyalar, biberiyeler,
Hiç korkma
Karada ölüm yok olgum sana bugün
Sarkmış tül perdeleri
Pembe Evin
Uçup uçup yüz sürüyorlar
Karsı tepedeki manastırın selvilerine
Rüzgârla eğilip doğruldukça
Sardunyalar, biberiyeler,
Hiç korkma
Karada ölüm yok olgum sana bugün
Dizine yatırıp
beni Çingene benlerimi sıkıyorsun
Gümüşlü zurnası dikiliyor havaya çeribaşının
Işıklar bir bahriye çiftetellisi çalıyor yüzümde
Hay Allah
Yine tutuldum galiba
Derken bir ask çocuğu doğuyor
Çırpınan denizin karnından
Bu şiir
Ağlarken gülüyor
Ve ağlıyor gülerek
Tuzlu damlalarıyla günesin,
Sözcükler yanıp yanıp sönerken
Körpecik teninde
Gümüşlü zurnası dikiliyor havaya çeribaşının
Işıklar bir bahriye çiftetellisi çalıyor yüzümde
Hay Allah
Yine tutuldum galiba
Derken bir ask çocuğu doğuyor
Çırpınan denizin karnından
Bu şiir
Ağlarken gülüyor
Ve ağlıyor gülerek
Tuzlu damlalarıyla günesin,
Sözcükler yanıp yanıp sönerken
Körpecik teninde
Sanki benim
için yazmıştı adeta daha sonrasında okuduğum.
“Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. 'O olmazsa
yaşayamam.' demeyeceksin.
Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni, Senin o'nu sevdiğinden…
Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni, Senin o'nu sevdiğinden…
Sevdiğimize bağlanmayınca yaşayamamacığımızı sanırken, beylik
laflarla konuşurken” bu eserini okudum, üstat öylesine yazmış dedim, gençlik
yılları aklımız aşkla beş karış havada bulutların üzerinde geziniyor. Sevdiğim
şiir gözlümün İsmini her zaman tahtanın sağ üst köşesine yazardım, altına
parantez içinde şiir gözlümü eklerdim. Herkes bilir sınıfta rahat durmayanlar
tahtanın sağ ortasına yazılırdı. Hiç haz almadığım sevmediğim bir öğretmenim
bir gün kurnaz ve çok akıllı ya, üstte şiir gözlümün ismini görünce.
-Demek ki bugün sınıfta rahat durmayan Zülâl sensin demek.
Diyerek yanına çağırdı, yüreğim koptu yerinde oysa
öğretmende biliyordu ki…
-Aç bakalım avucunu
Diyerek cetveli şiir gözlümün ellerine acımadan vurmaya başladı.
Cetveli vururken sınıfta bizleri gizliden izliyordu, yazan kim öğrenmek istiyordu.
Benim gözlerimde yaşlar oluk oluk akmaya başladı. İçimde küfürleri sayıyorum, öğretmenin
üzerine atlayarak dövmek ağzını burnunu kırmak istiyordum, ama yapamıyordum.
-Geç yerine bir daha yaramazlık yapma dedi.
Zülâl benim önümdeki sırada oturuyordu. Ellerinde gönlünde
acılarla sıraya geçerken gözlerimden akan yaşları görünce gülümsedi, ağlamana
gerek yok beni seven sensin şimdi anladım dercesine oturdu avuçlarını ovalayarak.
O Gün üstadın ne demek istediğini anladım. Bundan sonra Zülâl ile çok sıkı
arkadaş olduk sevgili diyemeyeceğim o yıllarda sevgili olmak kolay değildi,
ancak arkadaş olunurdu. Anladım ki yine acı varsa acı bir şeyi hatırlamak
hatırlatmak için varmış. Şimdi o acı günü o anı hatırlatınca bu acı dolu sahne
o zülâlin şiir gözlerini gülümsemesini hatırlıyorum. Neyse bende o sevmediğim
çok şey bilmiş öğretmenime teşekkür edeceğime, intikam almayı düşündüm, gerçi
iyi bir şey değil ama gel gör ki o yaşlarda bunu idrak etmek çok zor. Güya
sevdiğim şiir gözlümü sahiplenecektim. Oysa Can Yücel üstat ne demişti.
“İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, Çatıların gökyüzüyle
birleştiği yerleri sahipleneceksin. Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı,
yıldızları…
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. 'O benim.'
diyeceksin. Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir Şeylerin…
Mesela gökkuşağı senin olacak. İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. Mesela turuncuya ya da pembeye Ya da cennete ait olacaksın. Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…”
Mesela gökkuşağı senin olacak. İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. Mesela turuncuya ya da pembeye Ya da cennete ait olacaksın. Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…”
Tabi ki sonunda yıllar sonra anladık üstadı ama ne yaparım
öğretmenimden intikam alırım diye düşünürken, birden Arşimet gibi “evraka
evraka” diye içimden bağırdım. Hocanın sevdiği birkaç öğrenci vardı, onların
ismini tahtanın ortasına her gün yazmaya başladım. Derse girince hoca tahtaya
bakarken en üstü boş görerek sağ ortada ki isimleri görünce duraksadı, şaşırdı.
Görmemezlikten gelse ben haykırarak hocam rahat durmayanların ismi tahtada diye
haykıracaktım diyeceğim biraz zordu tabii ki. Geçenlerde şiir gözlümü rahat
durmayanların içine katarak dövdüğü için kendini mecbur hissederek onları
tahtaya kaldırdı, avuçlarına birkaç defa cetvelle vurdu. Yüreğim soğudu
diyemeyeceğim lakin üzülmüştüm. Gözlerimdeki sevinci hoca görünce başımı öne eğdim.
Diğer sınıftaki hocanın sevdiği öğrencilerin adını her gün yazmaya başladım gizlice.
Lakin pişmanlığım Üstat Can Yücelin sanki benim için sanki yazdığı şiirde ki
gibi uzun yıllar sürdü.
“Bilmelisin
ki... Bilmelisin ki...
Duvarda asılı diplomalar insanı insan yapmaya yetmez.
Bilmelisin ki...
Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa,
anlam yükü o kadar azalır.
Bilmelisin ki...
Karsındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında
çizginin nereden geçtiğini bulmak zor.
Bilmelisin ki...
Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez.
Gerçek aşkların da!
Bilmelisin ki...
Tecrübenin kaç yas günü partisi yaşadığınızla ilgisi
yok,
ne tür deneyimler yaşadığınızla var.
Bilmelisin ki...
Aile hep insanın yanında olmuyor.
Akrabanız olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven
öğrenebiliyorsunuz.
Aile her zaman biyolojik değil
Bilmelisin ki... Ne kadar yakın olursa olsunlar en iyi arkadaşlar da
ara sıra üzebilir. Onları affetmek gerekir.
Bilmelisin ki...
Bazen başkalarını affetmek yetmiyor.
Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor.
Bilmelisin ki...
Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın dünya sizin
için dönmesini durdurmuyor.
Bilmelisin ki...
Şartlar ve olaylar, kim olduğumuzu etkilemiş olabilir.
Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz
Bilmelisin ki...
İki kişi münakaşa ediyorsa, bu birbirlerini
sevmedikleri anlamına gelmez. Etmemeleri de sevdikleri
anlamına gelmez.
Bilmelisin ki...
Her problem kendi içinde bir fırsat saklar.
Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.
Bilmelisin ki...
Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar
sürüyor.”
Duvarda asılı diplomalar insanı insan yapmaya yetmez.
Bilmelisin ki...
Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa,
anlam yükü o kadar azalır.
Bilmelisin ki...
Karsındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında
çizginin nereden geçtiğini bulmak zor.
Bilmelisin ki...
Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez.
Gerçek aşkların da!
Bilmelisin ki...
Tecrübenin kaç yas günü partisi yaşadığınızla ilgisi
yok,
ne tür deneyimler yaşadığınızla var.
Bilmelisin ki...
Aile hep insanın yanında olmuyor.
Akrabanız olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven
öğrenebiliyorsunuz.
Aile her zaman biyolojik değil
Bilmelisin ki... Ne kadar yakın olursa olsunlar en iyi arkadaşlar da
ara sıra üzebilir. Onları affetmek gerekir.
Bilmelisin ki...
Bazen başkalarını affetmek yetmiyor.
Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor.
Bilmelisin ki...
Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın dünya sizin
için dönmesini durdurmuyor.
Bilmelisin ki...
Şartlar ve olaylar, kim olduğumuzu etkilemiş olabilir.
Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz
Bilmelisin ki...
İki kişi münakaşa ediyorsa, bu birbirlerini
sevmedikleri anlamına gelmez. Etmemeleri de sevdikleri
anlamına gelmez.
Bilmelisin ki...
Her problem kendi içinde bir fırsat saklar.
Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.
Bilmelisin ki...
Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar
sürüyor.”
Can Yücel
İşte sonunda
bende geç bildim. Hoca bir gün beni odasına çağırdı. Yine yüreğim korkudan
yerinden çıkacak gibiydi. Eyvah dedim hoca çaktı mevzuyu. Kapıyı çaldım. Hoca.
-Gir.
Girdim
içeriye alnımda boncuk boncuk ter içinde.
-Beni çağırmışsınız,
hocam.
Tabii hemen
söyleyemedim kekeleyerek söyledim. Hoca oturduğu koltuktan beni baştan aşağıya
süzdü az düşündü.
-Tahtalara,
o isimleri sen mi yazıyorsun? Dedi.
Ben cevap
vermekten aciz bir şekilde.
-Hayır,
hocam, dedim.
-Biliyorum
sen yazıyorsun, ama evladım bu yaşlarda aşk sizin neyinize, ben size ders
vermek için
Daha sözünü
bitirmeden ben.
-Hocam siz
aşk hocası mısınız? Fizik hocasısınız…
Diyerek odayı
hızlıca terk ettim. İki üç gün okula gitmedim. Zülâl ikinci günü akşamı bize geldi.
Çalışma odamıza geçerek, anne babam duymasın diyerek okula neden gelmediğimi sordu,
bende bu cesaretle her şeyi anlattım, başladık gülmeye… Saatlerce güldük annem
kapıyı açarak.
-Siz ders mi
çalışıyorsunuz dersi mi kaynatıyorsunuz diyerek fırçasını da yedik. Şimdi
aklıma geldi yazdım, Üstadın dediği gibi hayatın ucundan tutarak yaşamaya başladık,
tabi Zülâl başkası ile evlendi ben başkasıyla, ara sıra karşılaşınca bir kahve
veya çay içerek bu günleri hatırlayarak gülmeye hala devam ediyoruz. Üstadın
dediği gibi dost kaldık bir ömür.
“Dostlar ırmak gibidir
Kiminin suyu az, kiminin çok
Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca
Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya
İnsanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı,
Bulanık bir göl gibi...
Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi.
Uzaktan görünüşü çekici, aldatıcı
İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı.
Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz;
Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz!
İnsanlar vardır; derin bir okyanus...
İlk anda ürkütür, korkutur sizi.
Derinliklerinde saklıdır gizi,
Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız;
Yanında kendinizi içi bos sanırsınız. “
Kiminin suyu az, kiminin çok
Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca
Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya
İnsanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı,
Bulanık bir göl gibi...
Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi.
Uzaktan görünüşü çekici, aldatıcı
İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı.
Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz;
Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz!
İnsanlar vardır; derin bir okyanus...
İlk anda ürkütür, korkutur sizi.
Derinliklerinde saklıdır gizi,
Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız;
Yanında kendinizi içi bos sanırsınız. “
Can
Yücel
Hep dost kalmak üzere herkese selamlarımı gönderiyorum.
Mehmet Aluç
Sorular Gülümsetecek Cevaplarınızı Bekliyor…
Soru 1
Sizce şiir, şairin gönlündeki gülümsemesinin dışa vurumu mudur?
Soru 2
Sizce şair, şiirleriyle zor yaşam şartları içinde kolay hayatı zora sokanlarla mücadele edilmesi gerektiğini anlatan mıdır?
Soru 3
Şair sadece kendi içsel sıkıntılarını ve ruh dünyalarındaki kırılmaları dile getiren midir, yoksa toplumda ki içsel sıkıntıları ruh dünyamızdaki eksikliklerini şiirleriyle anlatan mıdır?
Soru 4
Şair kendi iç dünyasını mı eserlerine yansıtmayı tercih etmiştir, yoksa toplumun iç dünyasını mı eserlerine yansıtarak yazmıştır?
Soru 5
Şair şiirleriyle, çevreye ters düşen toplumun vicdanını yaralayan yaşama bakış açısını bir nebze de olsa değiştirmek ve güzelleştirmek için şiirleriyle gülleri diken ve serpen midir?
Soru 6
Şair şiirleriyle dünyanın karanlık tarafını anlatırken onun karşısında yer alan aydınlık kısmıyla beraber anlatan gösteren, bu yola gönlünü koyarak sererek yola çıkan mıdır?
Soru 7
Şair hem kendi dünyasında hem de toplumun hem de bireysel insan ruhunda oluşturduğu boşluklar, bunaltılar ve huzursuzlukları tespit etmek için araştıran bu çarpıklığı tezat’ı tespit ederek yazan mıdır?
Devam Edecek İnşallah
Mehmet Aluç
Mehmet Aluç
Monolog Röportaj-Şiir Bir Hayalin Kapladığı Umutla Gülümsemektir Tesellidir-
-Sayın Gülveren sizce şiir, şair için bir hayalin kapladığı
umutla gülümsemeyle hayata uyum sağlaması mıdır? Diğer bir deyimle topluma
okuyucusuna umut gülümsemeyle ruhunuzu sarsın bu gülümsemesi ile sizi sarsın
demek için yazmak mıdır şiir?
-Aynen dediğiniz tam dediğiniz gibidir. Umut olmadan
gülümseme olmadan insan yaşayamaz adım atamaz, ne kadar umutsuzluk karanlık olsa
da, umut gülümsemesi ile o karanlığı kaplayan yok eden bir güneştir. Ümitsizlik
yaralasa da umut her zaman eliyle sarar yaralarımızı, umudun hayali heyecanıdır
şair için şiir, umutsuzluğun ruhumuzda açtığı derin yaraları sarmaktır şiir,
hecelerin gülümsemesi ile sevgiyle sarılmanın güzelliğini hatırlatan dizelerle şiir.
Şair önce kendisini bu terapi ile iyileştirir sonra toplumu okuyucusunu
iyileştirir, yani bir taşla beş on kuş vurmaya benzer bundan daha güzel bir
kazancı bulmak çok zordur mümkünde değildir. Orhan babanın da belki demek istediği
de budur “Bir Teselli ver” derken. Orhan Babanın hoş görüsüne sığınarak
yazıyorum.
Bir teselli ver,
Bir teselli ver,
Bu yalnız kalan mecnuna,
Bir teselli ver.
Bir teselli ver,
Bu yalnız kalan mecnuna,
Bir teselli ver.
Bir teselli
ver ey şair şiirlerinle
Sevenin halinden,
Sevenler şairler anlar,
Gel gör şu halimi ey şair,
Bir teselli ver şiirlerinle.
Sevenin halinden,
Sevenler şairler anlar,
Gel gör şu halimi ey şair,
Bir teselli ver şiirlerinle.
tedavidir vesselam.
Mehmet Aluç
10 Nisan 2018 Salı
“ZAMANE (GÜLCE Sone’m) “ Şiirini Eleştiriden Öte Anlamlı Anlaşılır Kılmak İçin Tahlil Etmek Bir Gülümseme Bırakmak
Bu seferde Mahir Başpınar kardeşimin
“ZAMANE (GÜLCE Sone’m) “ şiirini eleştiriden öte anlamlı anlaşılır kılmak için
az çabamla tahlil etmek bir gülümseme bırakarak köşeme çekilmek istiyorum. Şiir Gülce edebiyat
akımı Gülce Sonem akımına uyularak yazılmıştır.Batı edebiyatındaki 'Sone' nin değişik bir
versiyonudur. Kuple oluşumu Batı Edebiyatındaki 'sone' ile aynıdır.
Batı Edebiyatında kafiye yapısına göre sone türleri vardır.
Fransız sone'si (abba-abba-ccd-eed) dizilişi ile;
İtalyan sone'si (abba-abba-ccd-ede) dizilişi ile,
İngiliz sonesi ise Fransız sonesinin kafiye dizilişini muafaza ederek, ilk 10 mısrayı bir bent yapmakta, son iki mısrayı ayrı bir bent yapmaktadır.
Türk edebiyatına Servet-i Fünuncular döneminde giren sone'yi bizim şairlerimiz çeşitli şekillerde kullanmışlardır.
Türk şiirine yeni nefes alanları sunmaya çalışan GÜLCE edebi akımı, Fransız,İtalyan ve İngiliz sone kafiye dizilişlerinin dışında yeni bir kafiye dizilişi ve adı önermiştir.
Batı Edebiyatında kafiye yapısına göre sone türleri vardır.
Fransız sone'si (abba-abba-ccd-eed) dizilişi ile;
İtalyan sone'si (abba-abba-ccd-ede) dizilişi ile,
İngiliz sonesi ise Fransız sonesinin kafiye dizilişini muafaza ederek, ilk 10 mısrayı bir bent yapmakta, son iki mısrayı ayrı bir bent yapmaktadır.
Türk edebiyatına Servet-i Fünuncular döneminde giren sone'yi bizim şairlerimiz çeşitli şekillerde kullanmışlardır.
Türk şiirine yeni nefes alanları sunmaya çalışan GÜLCE edebi akımı, Fransız,İtalyan ve İngiliz sone kafiye dizilişlerinin dışında yeni bir kafiye dizilişi ve adı önermiştir.
Bu aralar sitemizde öylesine güzel
şiirler var ki yazılıyor ki, okumaya ve yorumlamaya tahlil etmeye fırsat
bulamıyorum, öylesine güzel şiirler ki okurken zevk almanın ötesinde, o gönül
güzelliklerindeki güzellikle şiir ve hecelerin birbirine uyumuna hayran kalıyorum,
defalarca okuyorum. Şu şiiri tahlil edeyim derken, bakıyorum yeni bir şiir
yayınlamış kardeşlerimiz hayran kalıyorum onu tahlil edeyim derken, bakıyorum
yeni bir şiir inanın seçmekte zorlanıyorum aslında seçisi değilim o kadar, ama
hecelerin uyumu şiirin güzelliği beni birisini yazmaya seçmeye itiyor.
Üstatların şiir konusunda birkaç sözünü alıntı yaparak yazayım ve devam
edelim.” Cahit Sıtkı Tarancı da: “Şiir, kelimelerle güzel biçimler kurmak
sanatıdır.” demiştir. Melih Cevdet Anday ise, şiiri tanımlamaya çalışmanın
boşuna bir çaba olduğunu düşünür. Çünkü “Tanım akıl işidir. Şiir ise akıl
dışıdır.”
Kısaca bende onlar gibi “Kısaca, şiir
için, dili kullanarak insan üzerinde en yoğun, en etkili ve en güçlü izlenimler
yaratan sanattır diyebiliriz.”
Haydi, bana izah et, bütün bu olanları,
Dost kılıklı düşmanlar fırıl fırıl dönerken.
Yuvayı aydınlatan mumlar tek tek sönerken,
Sen nasıl göremezsin, yalanı dolanları.
Şair bir şeyleri açığa çıkaran, gizemle saklanılanı gönül hecelerin sırrı
ile çözen ortaya çıkarandır. Mahir kardeşim bence karşındakine anlatırken,
topluma bize sormaktadır. “Haydi, izah et, bütün bu olanları” dünya savaşla
masumları nedensiz sebepsiz öldürürken, çocuklar yetim kalırken, insanlar kendi
çıkarı için diğer insanları, dertlerini kendi eliyle önüne sunarken, ayağını kaydırırken,
haydi izah edin bana bunları bu mudur insanlık… İnsan kimdir nedir? Gönül nedir
merhamet nedir? Onca ihanet nefret ile kazanılan, ölüm gelince geride kalınca
el boş kalınca bunun sonucunda azap görmenin amacı gayesi nedir? Diye sormaktadır.
Haklıdır.”Dost kılıklı düşmanlar fırıl fırıl dönerken” karşımızdaki insan
insanlığından çıkmış dikkat edin, dost dediğimiz düşman çıkıyor çıkarı için
yalan dolan iftira ile bizi yıkmaya, karşımızda doğru görüneni yalanla sararak
aramıza nifak sokmaktadır, aman dikkat demektedir. Yuvayı aileyi yıkan mumlar,
yani gönüldeki sevgiler saygı merhamet, elimizden kazanmanın hırsı ile bize
sunulurken kazandığımızın hepsi bizim değilken, sizindir diyerek dünyaya gönül bağlayarak,
yuvamıza etrafımıza gönlümüzde gülümseyerek ışık olduğumuz karanlığı
aydınlattığımız gönlümüzdekiler alınıyor, anlar sönüyor, yalnızlığa yıkıma
gidiyoruz dikkat.” Sen nasıl görmezsin yalanı dolanı” karşındaki insana, bize
ben bunların yalanlarını iftiralarını bizi yıkmak için oyunlarını görürken, ey
içimizdeki sen düşman, aynı vatan içinde aynı bayrak altında yaşarken sen o
düşmanlarla beraber olurken nasıl farkına varmazsın, yaptıkların ihanettir
neden gerekeni yapmazsın, onlarla olur bizi yıkmaya öldürmeye çalışırsın.
Uyanmanın tam vakti, yarın geç olabilir,
İpin ucu kaçmadan sarılmanın zamanı…
Fırsatı kaçırırsan, kim dinler ki âmânı?
Gelmez derken aniden sana da gelebilir.
Kardeşimiz devam ediyor” uyanmanın tam vakti, yarın geç olabilir” Kardeşim
gün birlikte olmanın kardeşlikle sarılmanın, düşmanın kirli oyunun bozmanın
zamanı artık geldi, bizi uyutarak esaret altına alarak, özgürlüğümüzü elimizde alacaklar,
yoksa yarın bugün yıkılırsak beceremeyiz.”İpin ucu kaçmadan sarılmanın
zamanı-Fırsatı kaçırırsan, kim dinler ki âmânı ” Fırsat kaçınca hayata yön
veren birlikteliğimiz hayatımızın ipleri ellerine geçince bizi boğarlar
öldürürler esaret altında zulümle yaşatırlar, o zaman yapmayın etmeyin desekte anlamazlar,
onlarda merhamet vicdan yok, yol yakınken gelin birliktelikle kardeşlikle yola
çıkalım.” Gelmez derken aniden sana da gelebilir “ Aman bugün şu ülkedeler
şuraya gidecekler bize sıra gelene kadar hal eden çıkar yalanıyla kendini kandırma.
Sen yola çıkan olmazsan kim yola çıkacak, sakın bu yalanla kendini oyalama
kaybedersin.
Özüne dön özüne, güven olsun sözüne.
Ateşle oyun olmaz, yaş da yanar kuru da,
Huzurlu bir gelecek, miras kalmaz geride.
Kâh oturdun kâh kalktın, görünür var gözüne
Neler olup bitiyor perdenin arkasında,
Mahir sen de aldırma, herkes kendi yasında.
Kardeşim özüne dön, insanlık, insanların derdi ile uğraşmaktır, gönülde
sarmaktır varmaktır, haksızlıkla yıkanı yıkmaktır, merhametle insanları sevmek,
hakka kul olmak hak yolunda düşmanı zalimi yıkmaktır. Dünya çıkarı için yalan söyleme,
yakışmaz insana Müslüman’a, güven duyulan güven veren ol.”Ateşle oyun olmaz,
yaşta yanar kuruda, Huzurlu bir gelecek miras kalmaz geride” ateşle oynama ateş
yakar, sen ateşi söndürenden/Söndürenlerle olmazsan senide yakar bu ateş. Ateşi
taşıyan düşman da merhamet insanlık yoktur, kendi çıkarı için gözünü kırpmadan
öldürür yakar yıkar, huzuru yok eder, insanlığı yakar, yarınlara huzur bir
gelecek bırakamazsın aman dikkat.
Kâh oturdun kâh kalktın, görünür var gözüne
Neler olup bitiyor perdenin arkasında,
Mahir sen de aldırma, herkes kendi yasında.
Neden bunlar olurken ses çıkarmadın baktın perdenin arkasında bir oturdun
bir kalktın başka bir şey yapmadın, olanlar ortada sonucu belli yıkım, perdenin
arkasında bu oyunu oynatanların niyeti belli yıkım… Mahir kardeşim en sonunda
bir canlılık hareket görmeyince tek başına kalınca, kendine ”Mahir sen aldırma,
herkes kendi yasında” toplumu meydana getiren bireyler tek başına olunca,
anında yıkılan, toplum olunca aynı değer amaç vatan bayrak kardeşlikle olunca
yıkılmayan olurken, hiç kimse bunun sancısını toplumun yıkımını değil, kendi
çıkarının yıkımı ile yas tutarken, toplumu yıkmaya çalışan düşman son sürat
gelirken, herkesin başı önünde yasını tutarken, toplumu yarın düşünmeden
gözyaşını dökmektedir, döksün ama bugün değil, düşmanı yok ettikten tehlikeyi
bertaraf ettikten sonra, beraberce ağlayalım demektedir kardeşimiz. Mahir
kardeşimize teşekkürler ediyorum bu güzel şiiri ile bize bu duyguları
yaşattırdığı, içten gelen duyguları coşkulu bir dille bize yansıttığı için
çabası emeği için, toplumsal mutluluk için gayret içinde olduğu ve yaklaşan felaketleri bu
güzel anlatımı ile yazdığı için, bu tahlil ile aklımı/ aklımızı fikrimizi diri
tuttuğu için.
Mehmet Aluç
Monolog Röportaj- Şair, Kendi Ruh Dünyasının Dışa vurumunu Yansıtır Mı Şiirlerinde?
-Saygıdeğer okuyucularımız sizler
için şiirden anlamsal bir fikir rüzgârı estirerek hece ve söz dizimiyle beraber
olarak farklı çıkarımlar anlamlar yükleyerek, gönül dünyamızı süslemeyi amaçla
edinen şair ve şiirin etkisini anlatmaya devam ediyoruz. Farklı bakış açısıyla değişik düşüncelerin
atmosferinde hoş geldiniz diyorum. Sizlerle beraber farklı bakış açısıyla fark
edilmesi için beraberce yol alacağız. Sayın Gülveren, şair gönlün hislerin
duygulara hâkim olmayan ruh haliyle karamsarlık ve bunalımla ona etkin olan
aynı eksende etki yapan psikolojisinin etkisi altında kalarak şair, genellikle
kendi ruh dünyasının dışa vurumunu yansıtır mı şiirlerinde?
-Şair duygu ve hisleriyle kaleme
aldığı şiirleriyle, yanlış olan toplumun tutarsız davranışları ile çevreye ve
yaşama bakış açısıyla bir nebze de olsa değiştirmek güzellik katmak için çaba
sarf edendir şair, etrafında olup bitenlerle ilgilenirken, karamsar ve mutsuz
tutumundan ruhun dışa vurumunun olumsuzluğunu yok ederek kurtulmaya çalışmasıdır
şair için şiir… Bu süreçte veya aynı zamanda yaşamdaki sıkıntıları çeken toplumla
yaşarken, bunalıma sokan havasını toplumla yaşarken, bu bunalımını şiirlerine
yansıtmadan göğüs germek yazmak zorunda kalarak mücadele edendir şair, şiirde
mücadele etmesi için onu deşarj edendir. Bu süreçte hem kendine hem de bireyi
huzura ve kurtuluşa götüren ve dengeyi sağlayıcı bir unsur olarak dengeleyici
bir terazi olmayı göze alandır. Bazen şair hecelerle kendini frenleyemezken,
karamsar dışa vurumunu şiirlerine nadiren yansıtır.
Şair bunları duyumsarken
hissederken ruh haliyle etkilenmemesi mümkün değildir… Hayatın çarpıklaşan
gidişatından, gelişen bir yaşam tarzının ortaya çıkarmadığı düş kırıklıkları
toplumu da ve şairi de, umutsuz ve karamsar bir ruh hâline elbette sokacaktır. Şairdeki
farklılık hecelerin gülümseyen hissettiren adımlarıyla yol aldığı araştırma
bulma aşamasında her an olduğu için, bu ruh hâli ile kendi içine kapanan değil
kapananları kapanmamaları için uyaran, kendini toplumdan soyutlayarak, toplumla
bireyle bu karamsarlığı yaşarken, üzerinde atarak topluma bu karamsarlığın
atılması gerektiğini söyleyendir. Bu karamsarlıkla acının ve hüznün etkisinde
kalan ve yaşadığı ortama yabancı bir tavır sergilemeyen şair, bundan kurtulması
hiçte kolay değildir lakin onun şair olmakla şiir yazmakla edindiği misyonla,
ruhunda eksikliği umutla doldurarak umudu vazgeçmemeyi yürümeyi varmayı
anlatandır. Bir bakımda şair için şiir bir terapidir, sonrasında toplum için
terapidir.
-Siz kısacası şair, karamsar ruh
halindeyken gelecek hakkında ümitli olmaya ve iç dünyasını saran karamsarlığı
ve yalnızlığı önce kendisinde sonra toplumun üzerinde ortadan kaldırmaya
çalışır diyorsunuz şiirin yazmanın terapisi ile…
-Evet, aynen dediğiniz gibi, şair kendi içinde
sürekli bir yalnızlık ve mutsuzluk hissetse de bu yalnızlığı somutlaştırmak
için bir yerlere kaçma arzusunda bulunan değil, şiirle toplumla buluşan ve bu buluşmayla
tüm olumsuz belirsizliğin meydana getirdiği hatta oluşturduğu sıkıntılara, önce
kendi tahammül etmeye çalışır, sonra topluma düzeltmek için el ele tahammül
ederek düzeltmek için formülü beraber arayalım diyendir. Yani ben biliyorum
diyen değil, biz istişare ederek biliriz diyendir.
Terennüm ediyor güzel sözlerin
şiirle ey şair
Yazdıklarının hepsi elbette ki
hayata dair
Sen şiirlerinle ararsın farklı
olacak bir fikir
Katarsın toplumu içine olursunuz
elbet bahir
Böyle olunca nasıl olmasın
şiirlerin beğenilir
Sensin ey şair şiirlerinle toplumla
ağzı dili gönlü bir
-Şair, şiirleriyle toplumun ruhsal
durumunun dışa vurumu olan hecelerin sözlerin analizinde geçirerek topluma bu
hislerin bir çıkış yolunun muhakkak var olduğunu söyleyendir şair şiirleriyle.
Mehmet Aluç
Bahir: Deniz
9 Nisan 2018 Pazartesi
Monolog Röportajımızla Şiirle Gönüllerde Gezmeye Devam Ediyoruz.-2-
-Şiir benim için mucizedir diyorsunuz, bunu daha geniş açıklar mısınız daha açık anlamamız adına?
-Düşünebiliyor musunuz çocukluğumda okuduğum yüzlerce hikâye roman çizgi roman ve az yazdığım şiirlerim, otuz beş yıl boyunca gönlümde kaynayacak ve en sonunda Yüce Allah C.C. gönlüme dokunması ile yaz diyecek ve ben, karşısındaki insana kendini anlatmaktan uzak olan çekingen olan bana heceleri önüme dizdirerek” yaz ya kulum” diyerek, gönüllere yazmamı nasip edecek, bundan daha kutlu mucize olabilir mi? Aklımın bir köşesinde okumayı yazmayı unutmuş iken? Gönlümde hecelerle yazma aşkının volkanlarını kaynatarak, yazmama vesile olmasından? İki üç kelime konuşmayı bir araya getiremeyen ben kuluna, sayfa sayfa yazdırmayı nasip etmesinden daha fazla ne mucize olabilir? Binlerce şükür etsem azdır. Özlem duymak nedir yazmakla anladım, yazmayınca özlemekle dolu olan gönlümün gülümseyerek yaz demesini duydum. Gel gitlerle yaşayan gelen gidenin ne olduğunu tam anlamayan bana, gelmelere hoş geldin gitmelere güle güle dedirten Rabbime şükürler olsun. Onca üstadın şiirlerini eserlerini sayfa sayfa gönül dolusu güzelliklerini okutması beni gülümsetmesine şükürler olsun. Aşkla sevda bahçesinde gezdirmesine şükürler olsun. Üstat Necip Fazıl’ın dediği gibi:
AŞK
Rabbim, Rabbim, bu işin, bildim neymiş Türkçesi;
Senin aşkın ateştir, ateşin gül bahçesi...
Necip Fazıl KISAKÜREK
-Yaşadığımız bu âlemde Âlemlerin Rabbi Allah C.C. vermiş olduğu gönül’e hep perdeler çektiğimizi, bana şiir yazarak hatırlatan ve o perdeleri açtıran ve okuyucuların gönlüne girmeme vesile kılan, Rabbime şükür. Hani biz hayatımızda benim dediğim olmadı kapat gönül perdesini, benim sözüm üstüne söz söyledi olmadı kapat gönül perdesini, ben onu çok sevdim o beni galiba hiç sevmiyor döneyim arkamı kapat gönül perdesini diyerek, kendimizi bir ömür mutsuz kılarken, olduğu gibi sevmek için bize bu gönlü veren Yüce Allah’ın vermiş olduğuna, burun kıvırarak karşı gelmenin ıstırabını, bir ömür boyu mutsuzlukla yaşamak olduğunu anlatan gösteren Rabbime şükürler olsun.Ben, şiir yazmakla yazılar yazmayla bol bol okumakla eksikliğimizi anladım, bir yerde bir eksiklik var, muhakkak binlerce insanda aramak yerine önce kendinde ara, birde olduğu gibi sev, yanlış varsa sen doğruyu yaşa göster yaz, senin gayen insanı elinden tutarak gitme demek değil ki, beraberce elele yanlışı doğru ile düzeltmekte veya hatırlatmakta, gerisi senin işin değil Âlemlerin Rabbinin işi. Önce sen dürüst düzgün ol gerisine karışma yargılama sen yargıç değilsin… Üstat yine ne güzel yazmış, bunu okuyup da hissetmeyen olabilir mi? Ne demiş Üstat:
PERDELER
Perdeler, hep perdeler...
Her yerde, her yerdeler.
Pencerede, kapıda,
Geçitte, kemerdeler...
Perdeler, hep perdeler...
Ya benim sevdiklerim,
Şimdi nerde, nerdeler?
Önü bomboş perdenin;
İçerde, içerdeler!
Perdeler, hep perdeler...
Gönülde asıl perde;
Onu hangi göz deler?
Surat maske altında,
Sis altında beldeler.
Perdeler, hep perdeler...
Perdeye doğru akın;
Atlılar, piyadeler.
Yollar, yönler dolaşık;
Değişik ifadeler.
Perdeler, hep perdeler...
Bir tohumda bin gömlek.
Giyim giyim fideler.
Kalbler dilini yutmuş;
Bangır bangır mideler.
Perdeler, hep perdeler...
Son noktada son perde;
Çevrilmiş seccadeler.
Orada işte işte,
Ölümden âzadeler!
Perdeler, hep perdeler...
Necip Fazıl KISAKÜREK
-Sizce ürkütücü olan şiirin okuyucuların gönüllerinde yer bulmadan solması mıdır? Yoksa şiiri sevmeden, ona gönül vermeden yalnızlığın dibine vurmak, yalnızlığı odasında duvardan duvara vurarak acılarına boyun eğerek, yalnızlığına mahkûm kalarak yaşamak mıdır?
-Çok güzel bir konuya temas ettiniz, şiir gülümsemedir gülümsetmektir. Şiirin yeni bir başlangıca kapıları açtığını birkaç şiir okuyunca anlayacaksınız, yalnızlığınız sizi duvardan duvara vururken neden buna seyirci kaldığınız için pişmanlık duyacaksınız. Biraz önce dediğim ve üstadımızın da dediği gibi gönlümüze odamıza düşüncelerimize kara perdeler çektiğimiz için pişman olacağız. Üstadın yine şiiri ile devam edelim:
AYDINLIK
Uyan yârim, uyan, söndü yıldızlar,
Gün, karşı tepeden doğmak üzredir.
Her sabah güneşi seyreden kızlar,
Mahmur gözlerini oğmak üzredir.
Uyan yârim, sesler geldi derinden,
Karanlık oynadı, koptu yerinden;
İlk ışık, kapının eşiklerinden,
Şimdi bir gölgeyi koğmak üzredir.
Sevgilim, kapımı çaldı aydınlık,
Baygın gözlerimi aldı aydınlık,
İçimde tıkandı, kaldı aydınlık,
Bu aydınlık beni boğmak üzredir.
Necip Fazıl KISAKÜREK
KADIN
Bir ufuk ki, ne Mecnun varabildi, ne Ferhad;
Bir ufuk ki, ilâhî sırrı bekleyen serhad...
Necip Fazıl KISAKÜREK
Serhad: Hudut, sınır
ÇOBAN ÇEŞMESİ
Derinden derine ırmaklar ağlar,
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,
Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.
"Göynünü Şirin'in aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca,
O hızla dağları Ferhat yarınca
Başlamış akmağa çoban çeşmesi..."
O zaman başından aşkındı derdi,
Mermeri oyardı, taşı delerdi.
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.
Vefasız Aslı'ya yol gösteren bu,
Kerem'in sazına cevap veren bu,
Kuruyan gözlere yaş gönderen bu...
Sızmadı toprağa çoban çeşmesi.
Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda,
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,
Ateşten kızaran bir gül arar da,
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,
Ne şair yaş döker, ne âşık ağlar,
Tarihe karıştı eski sevdalar.
Beyhude seslenir, beyhude çağlar,
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi...
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
-İşte şiirle gönülden gönül’e gülümsemeye güzel olanı seyretmeye paylaşmaya anlamaya varmaya gidiyoruz. Bu şiirlerdeki güzelliği gönüldeki şenliği anlamı manayı nerden bulabiliriz şair şiirlerini yazmasa, okuyucu okumazsa gülmezse bir ömür boyu ağlayalım mı gülmeyelim mi coşmayalım mı? Yüzleşme soruna varmak çözmek şiirde ne güzel anlatılmış, kaçmakla kaybettiğimizi yok ettiğimizi anlamı manayı yok ettiğimizi Üstat Faruk Nafiz ne güzel anlatmış, bunu her okuyan muhakkak anlar, gönülden hisseder üzülür, yeniden inşa etmek aşkı gönüllerde var etmek için güzelliğini göstermek için yola çıkar. Kafamızı yana çevirip geçmekle acılar geçmiyor üzgün mahzun duranın yarası maalesef iyileşmiyor.
İnşallah Devam edecek
Mehmet Aluç
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Şiirlerim Ve Ben: Yaşama Hayat Neşe Katan İnsani Aktivitelerimiz ...
Şiirlerim Ve Ben: Yaşama Hayat Neşe Katan İnsani Aktivitelerimiz ... : Yaşama Hayat Neşe Katan İnsani Aktivitelerimiz Yaşama ha...
-
Bu seferde Mahir Başpınar kardeşimin “ZAMANE (GÜLCE Sone’m) “ şiirini eleştiriden öte anlamlı anlaşılır kılmak için az çabamla tahlil ...
-
-Sayın Okurlarımız yine bir Monolog Röportaj ile karşınızdayız. Hayatı kendimizi şiiri sorgulamak içinde miyiz dışında mıyız şiirin ...
-
- Sayın Gülveren Zayıflama, kilo vermek adına insanların verdiği uğraşlar vardır, illaki bu konuda bir fikriniz ve düşünceleriniz ...